|
LİNLKER
|
TEMEL BİLGİSAYAR DONANIMINI TANIMA Bilindiği üzere bilgisayar iki temel unsurdan oluşur. Bunlar Donanım ve yazılımdır. Bilindiği üzere donanım bilgisayarın görünen kısımlarına yani fiziksek aksamına verilen isimdir. Yazılım ise her türlü programa verilen isimdir. Bu bölümde bilgisayarın fiziksel kısmını yani donanım incelenecektir. Bir Bilgisayarın Genel Yapısı
1-) Bilgisayarın Bileşenlerini Söyleme Standart bir bilgisayar genel olarak şu birimlerden oluşur.
İşlemci Anakart RAM bellek ya da Ana Bellek Sabit Disk Disket Sürücü CD-ROM Sürücü Ekran Kartı Ekran Ses Kartı Kasa Klavye Fare Buna ek olarak gelişen teknoloji ile birlikte bu bileşenler haricinde yeni bileşenler de ihtiyaca göre eklenebilir. Bunlar Ethernet Kartı DVD-ROM CD Writer SCSI kart 2-) Giriş/Çıkış Biri mlerini SöylemeBilgisayara bilgi girmek ve de işlenen bilgilere ait sonuçları yansıtmak için kullanılan birimlere Giriş/Çıkış birimleri denir. Üç başlık altında toplanabilir.
Bilgisayara sadece bilgi girilmesinde kullanılan birimlerdir.
Bu birimler sadece bilgisayarda işlenen verilere göre sonuç almak için kullanılırlar.
Disk ve disket Optik Disk ya da CD-ROM’lar Manyeto Optik diskler Bu birimlerin üzerinde bilgi kaydedilebilen hem de bu kaydedilen bilgilerin okunduğu birimlerdir.
3-) Anakart Üzerinde Bulunan Bileşenleri Söyleme Bir anakart bilgisayarın temel devre ve bileşenlerinin fiziksel düzenlemesidir. Çoğu anakartta; devreler sert bir yüzey üzerine basılmış ya da eklenmiştir ve bir seferde üretilirler. Masaüstü bilgisayarlarda en sık kullanılan anakart dizaynı AT’dir. Son zamanlarda gelişmiş AT dizaynı üstünde geliş tirilen bir başka kart tipi de ATX’dir Hem AT hem de ATX dizaynların ikisinde de bulunan bileşenler şunlardır.
Ek bileşenler anakartın genişleme yuvalarına eklenebilir. Anakart ve genişleme yuvalarındaki daha küçük kartlar arasındaki elektronik arabirime “yol” denir. Anakart üzerinde Jumper denilen ayarlama anahtarları vardır. Bu anahtarlar ile yapılacak ayarlamalar.
Günümüz yeni kuşak anakartların hemen hemen hepsinde işlemci ayarları jumperlarla yapılmamaktadır. Artık bu ayarlamalar otomatik olarak ya setuptan seçeneklerle yapılmaktadır ya da kart otomatik olarak kendi işlemciyi tanımaktadır. Chipset’ler anakartın en önemli parçasıdır. Chipset’ler anakartın üzerindeki elektronik devrelerdir. Anakart üzerindeki elemanların birbirleri ile haberleşmesini sağlayan denetçilerdir. Bir nevi trafik polisi gibidir. Bu yollar üzerinde dolaşan verilerin birbirlerine karışmamasını sağlar. Ankartın kalitesini belirleyen en önemli faktör chipsettir. Özellikle anakrtın hızını belirleyen fakt ördür. Çeşitli Anakart Üreticileri ve bu Anakart üreticilerinin çeşitli chipsetler bulunmaktadır. Çeşitli firmalar ve ürettikleri chipsetler aşağıda sıralanmıştır.
Yollar verilerin bilgisayarın bir parçasından diğer parçasına gönderildiği teller topluluğudur. Yolu bilgisayarın içinde verilerin dolaştığı bir otoban gibi düşünebilirsiniz. Bütün yollar adres yolu, veri yolu sistem (Kontrol) yolu olmak üzere üç tip yol içerir. Veri yolu gerçek veriyi taşır.
Yolun büyüklüğü önemlidir. Çünkü bu büyüklük yolun aynı anda ne kadar veri taşıyabileceğini belirler. Örneğin 16 bitlik bir yol 16 bitlik veriyi, 32 bitlik yol ise 32 bitlik veriyi taşıyabilir. Her yolun MHz ile ölçülen bir saat hızı vardır. Örneğin sistem yolunun hızı ilk başlarda 33 MHZ idi. Gelişen teknoloji ile bu yolun hızı önce 66 MHZ yükseldi. Günümüzde ise 100 ve 133 MHZ’lik sistem yollarını üzerinde bulunduran anakartlar bulunmaktadır. Günümüzde 16 bitlik ISA yolları yeri ni kendisinden daha hızlı olan 32 bitlik PCI yoluna bırakmaya başladı. Anakart üzerinde genel olarak üç tip yol teknolojisi bulunmaktadır. Bunlar ISA, PCI ve AGP’dir.ISA Yolu: Industry Standard Architucture (Endüstrü Standardı Mimarisi) nin kısaltılmış şeklidir. Masaüstü bilgisayarlarda kullanılan bir yol mimarisidir. 1983 yılında geliştirilmeye başlandı. İlk geliştirildiğinde 8 bit veri yolu ve 16 bit adres yolu içermekte idi ve 4 MHZ hızındaydı. 16 bitlik mikroişlemcilerin geliştirilmeye başlanması ile ISA da geliştirildi ve 16 bitlik veri yoluna 24 bit adres yoluna sahip oldu. Günümüzde de hala bu standardı geçerlidir. Hızı 8 MHZ ve saniyede 6.5 MB veri aktarır. Yeni geliştirilen bu mimari eski standardı da desteklemektedir. Yani 8 bitlik ISA kartları 16 bitlik bu yol sistemine bağlanabilmektedir. Günümüzde ISA mimarisi artık terk edilmeye başlandı. Zira daha hızlı veri iletimi sağlayan yol sistemleri kullanılmaya başlandı. Yeni çıkan anakartlarda, ISA genişleme yuvaları çok konulmamaya başlandı. Hatta bazı anakartlarda artık ISA yuvası bile bulunmamaktadır.PCI Yolu: Veri yollarında gelinen en son duraklardan biridir. Peripheral Component Interconnect’in kısaltılmasıdır. VESA yol sistemine benzer bir yapıdadır. VESA yol sisteminden daha yüksek performans sağlar. Gerçekte PCI günümüz masaüstü bilgisayarlarında kullanılan en yüksek performansa sahip yol sistemidir. PCI veriyollarının hızı 20 ile 33 MHZ arasındadır. PCI veri yolu şuan günümüz PC'lerin hepsinde bulunmaktadır. Bunun dışında ayrıca Power PC tabanlı bilgisayarlarda kullanılmaktadır. PC’ler 32 bitlik ve 64 bitlik versiyonları ile piyasada bulunmaktadır. 64 bitlik yeni PCI veri yolu yeni yeni kullanılmaya başlandı. Bu yüzden fazla yaygın değildir.AGP Yolu: Accelerated Graphics Port’un (hızlandırılmış grafik Portu) kısaltmasıdır. Intel tarafından geliştirilen yeni bir arabirimdir. 3 boyut grafik bilgilerinin daha hızlı işlenmesini sağlamak amacı ile geliştirilmiştir. Grafik verilerini PCI yollarında işlemektense, AGP grafik kontrolörünün direk ana hafızaya ulaşabilmesi için noktadan noktaya direk bir kanal tanımlar. AGP 32 bit genişliğindedir ve 66 MHZ hızında çalışır. Bu saniyede 266 Megabitlik bir veri transferi sağlar ve bu da PCI’dakilerin tam 2 katıdır. (133 MBps). AGP ayrıca 2 tane opsiyone l daha hızlı olan modları destekler. Bunla’da veri transfer hızı 533 MBps ve 1.07 GBps’dir. Buna ek olarak AGP 3-B dolgularının video belleğinin yerine ana bellekte saklanmasına izi verirAGP ‘nin bir takım önemli gereksinimleri vardır. Bunlar:
AGP’nin çeşitli seviyeleri vardır Aşağıdaki özellikler opsiyonel olarak düşünülebilir.
Giriş / Çıkış Kapıları Bilgisayara dışarıdan bağlanan tüm bürümler (yazıcı,fare,tarayıcı vs.) bilgisayarın üzerindeki soketlere özel arabirim kabloları ile bağlanırlar. Bu soketlere kapı ya da port adı verilmektedir. Bu soketler paralel ve seri olmak üzere iki çeşittir. Günümüzde standart bir bilgisayarda 1 tane paralel ve 2 tane seri kapı bulunmaktadır. Bunun yanında yeni teknolojilerle birlikte USB k ullanımı da artmaya başlamıştır.
Çoğu zaman paralel portlara LPT portu da denilmektedir. LPT LinePrinTer sözcüğünden alınmıştır. Ve bunun sebebi en çok yazıcıları bağlamak için kullanılması gerçeğine dayanmaktadır. Ancak, son yollarda paralel portlar bilgisayara başka tip aygıtları bağlamak için de kullanılmaktadır. Paralel portlar isimlerini verilerin porttan paralel bir biçimde, yani bir seferde bir bayt olarak iletilmesi gerçeğinden alırlar. Port sekiz adet veri hattı içerir ve baytın her biti bayttaki diğer bitlerle hemen hemen aynı anda farklı bir hattan iletilir. Paralel portlar LPT1, LPT2 gibi isimlendirilir.
Paralel portlar tek yönlü idi. Yani veriler çevre birimlerine iletilirlerdi. Fakat ters yönde iletilmezlerd i. Çift yönlü paralel port 1987’de ortaya çıktı ve çevre birimlerinin PC ile ters yönde de iletişim kurmaları sağlandı. Örneğin bir yazıcı PC’ye durumuyla ilgili (kağıt sıkışması, kağıdın bitmesi gibi) bilgi gönderebildi. Paralel portlar 25 pinlik bir dişi konnektör kullanırlar.
Seri portlar isimlerini verilerin porttan seri bir biçimde yani bir seferde tek bit olarak gönderilmesi gerçeğinden almaktadır. Bunun sebebi portun her yön için tek bir veri hattına sahip olmasıdır. Seri portlara COM portlar da denilmektedir. Çünkü harici aygıtlarla PC arasında biri iletişim aracı oluşturmaktadır. Seri portlara bağlanan en yaygın aygıtlar modemler, fareler, yazıcı ve çizici gibi seri yazdırma aygıtlarıdır. Seri portların konnektörleri 2 şekilde olur. 25 ve 9 pin olmak üzere. 25 pinlik bir aygıtı 9 pinlik bir porta ya da 9 pinlik bir aygıtı 25 pinlik bir aygıta bağlamak gibi durumlarda kullanılabilecek adaptörler vardır. Seri portlar ile paralel portların bir kıyaslaması yapılması gerekirse; seri portlar ile bilgilerin iletilmesi daha güvenilirdir. Çünkü bilgiler tek tek gönderilir. Tabii ki buna göre de yavaştır. Paralel portlar ise seri porttan çok daha hızlıdır. Çünkü bilgileri sekizerli paketler halinde gönderir. Bununla birlikte güvenilir bir veri iletimi sağlamazlar. Özellikle kablo uzunluğu arttıkça verilerin kaybolma riski doğar.Seri port bir seferde bir bit iletmesine rağmen bilgisayar baytlar ile çalışır. Tek şeritli bir yoldan sekiz tane arabanın yan yana geçmesi sağlanamayacağı gibi bir seri porttan da bir baytın geçmesi sağlanamaz. Her baytı seri porttan gönderilebilecek şekilde teker teker bitlerine ayırabilecek bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. I/O kartı ya da ana karın üzerindeki I/O kartı üzerinde yerleşik olarak bulunan UART bu işlemi gerçekleştirir. UART’ın açılımı Universal Asencronous Reciever Transmitter (Evrensel asenkron alıcı verici) dır. UART baytları seri porttan gönderilebilecek seri bitlere dönüştürür. UART ayrıca gelen bitlerin PC tarafından işlenebilmesi için bunları baytlara çevirir.
Ekim 1996’dan beri, Windows işletim sistemi USB sürücüleri ya da belirli I/O aygıt tipleri ile çalışmak için dizayn edilmiş özel yazılımlar ile donatıldı. USB Windows98 işletim sisteminde tümleşiktir. Bugün birçok yeni bilgisayar ve çevre birimi USB ile donatılmış durumdadır. Günümüzde artık USB iyice yaygınlaşmış durumda. Yakın bir zamanda tamamiyle seri ve paralel portların yerini alacağı düşünülmektedir.
Saniyede 400 megabitlik veri transfer o ranını destekleyen yeni ve hızlı bir yol standardıdır. 1394 teknolojisini destekleyen ürünler şirkete bağlı olarak farklı isimler altında toplanmışlardır. Apple bu teknolojiyi orijinal olarak geliştiren firmadır. Bu teknoloji için firewire ismini kullanmaktadırTek bir 1394 portu 63 tane dışsal aygıtı bağlayabilir. Çok hızlı ve esnek olmasına rağmen 1394 çok pahalıdır. USB gibi 1394’ün de tak ve çalıştır özelliği vardır. Ayrıca çevre birimlerine güç de sağlarlar. 1394 ve USB arasındaki ana fark 1394 standardının daha hızlı ve daha pahalı olmasıdır. Bu nedenlerden , video kamera gibi yüksek veri transfer hızı isteyen aygıtlar için kullanılması beklenir. Bununla birlikte USB birçok çevre birimini bağlamak için kullanılabilir. 4-) Bilgisayarda Bulunan Bellek Türlerini Söyleme Bilgisayarda bellek tipleri ROM, RAM, PROM, EPROM, EEPROM, Flash Memory, Önbellek olarak sayılabilir. ROM BELLEK (Read Only Memory – Sadece Okunur Bellek): Programların kalıcı olarak durduğu sadece okunabilen bellek tipidir. Veri sadece ROM bellekten elde edilebilir. Hiçbir bilgi ROM belleğe yazılamaz. ROM yapımcı veya kullanıcı tarafından bir daha değiştirilmemek üzere konulan program komutlarını içerir. Örneğin BIOS ROM belleğe konulur. ROM bellek uçucu (non-volatile) değildir. Yani bilgisayar sisteminin enerjisi kesildiği zaman ROM’da depolanan bilgi kaybedilmez.
RAM BELLEK (Random Access Memory – Rasgele Erişimli Bellek): Çalışma şekli açısından oku/yaz belleği olarak da adlandırılır. Yani bu tür bellekler hem içeriğine bilgi yazmak hem de içeriğindeki bilgiyi okumak için tasarlanmıştır. Rasgele erişimli denmesinin sebebi belleğin herhangi bir yerinde bulunan verilere bir sıra takip edilmeksizin yani rasgele ve aynı sürede erişilmesidir. RAM’de saklanan bilgiler değiştirilebilir. RAM’deki bilgilere erişim, disk ya da disket sürücülerindeki erişimle karıştırılmayacak kadar hızlıdır.Bellek sığası (kapasitesi) byte cinsinden ölçülür. Byte; bellek ölçü birimidir, 8 bitten oluşur. Bit ise 1 ve 0 konumu alabilen en küçük hafıza birimidir. Bellek ölçüleri ise büyükten küçüğe doğru: 1 byte 8 Bit 1 Kilo Byte (KB) 1024 Byte 1 Mega Byte (MB) 1024 KB 1 Giga Byte (GB) 1024 MB 1 Tera Byte (TB) 1024 GB’dir RAM bellekler DRAM (Dynamic RAM) ve SRAM (Statik RAM) olmak üzere iki çeşittir.
DRAM (Dynamic RAM) Günümüz kişisel bilgisayarlarında kullanılan en popüler bellektir. Bu tür belleklerde bilgileri saklamak için elektrik yükleri kullanılır. Bilgisayarda bellek hücreleri bir kondansatör ve bir transistör ile temsil edilir. Tipik bir kondansatör aralarına yalıtkan madde olan bir çift madde olan plakadan ibarettir. Plakanın birine pozitif yük uygulandığında diğeri negatif olarak yüklenir. Plakaları ayıran yalıtkan zıt yüklerin bir birine karışmasını ya da bir birlerini nötrleştirmesini önle r.Bir kondansatör üzerindeki yük tek bitlik dijital bilgi saklayabilir. Yani kondansatör üzerinde yük var ise bit 1 değerini yoksa 0 değerini alır. Teorikte kondansatörün plakaları arasındaki yükün sonsuza dek kalacağına inanılır. Oysa gerçekte hiçbir yalıtkan mükemmel değildir ve kondansatör üzerindeki yük zamanla boşalır. Bu yüzden yüklerin sönümlenmesini engellemek için kondansatörü periyodik olarak şarj eden devreler dinamik bellek yongalarına eklenmiştir. Bu devreler bilginin kaybolmasını önlemek için birkaç milisaniyede (50 ms) bir kondansatörleri yeniden şarj ederler. Böylece bellekteki bilgiler tazelenmiş olur. Bu tip bellekler sürekli değişen yapısından ve periyodik olarak şarj edildiklerinden dolayı dinamik bellek adı verilmiştir. Dinamik bellekler diğer bellek türlerine göre daha ucuz olduğu için günümüz kişisel bilgisayarlarında kullanım ağırlığına sahiptir. SRAM (Static RAM) Statik RAM elektrik olduğu sürece içinde veri bitlerini saklayan bir RAM’dir. Hafıza hücrelerini temsil etmek için basit bir set/reset flip flop kullanılır. DRAM’lerden farklı olarak bilgilerin güncellenmesi gerekmemektedir. Bu da SRAM’leri hızlı yapan en önemli özelliktir. Buna karşılık pahalıdırlar. SRAM’ler genellikle bilgisayarın önbelleğinde kullanılırlar. PROM (Prog ramable Read Only Memory Programlanabilir Yalnızca okunur bellek) PROM’un özellikleri temelde ROM’la aynıdır. Bir kez programlanır ve bir daha programı değiştirilemez ya da silinemez. Ancak Prom’un üstünlüğü yonganın fabrikada yapılırken programlanmak zorunda olmayışıdır. Herkes satın alabileceği PROM programlayıcısı ile amaca göre PROM’a bilgi yazılabilir.
EPROM (Erasable Programmable Read-Only Memory Silinebilir Yalnızca Okunur Bellek) RAM’lerin elektrik kesildiğinde bilgileri koruyamaması ROM ve PROM’ların yalnızca bir kez programlanabilmeleri bazı uygulamalar için sorun yaratmıştır. Bu sorunların üstesinden gelmek için teknoloji devreye girmiş ve EPROM’lar ortaya çıkmıştır. EPROM programlayıcı aygıt yardımı ile bir EPROM defalarca programlanabilir, silinebilir. EPROM programlayıcı, EPROM’un üzerindeki kodlanmış programı mor ötesi ışınlar göndererek siler. Yonganın üzerindeki pencere, parlak güneş ışığı EPROM’u kolayca silebileceğinden, programlama işleminden sonra EPROM’un üzeri bir bantla kapatılır.Ç ok yönlülükleri, kalıcı bellek özellikleri ve kolayca yeniden programlanabilirlikleri, EPROM’u kişisel bilgisayarlarda sıkça kullanılır bir konuma getirmiştir. EPROM’un sık rastlanan pratik uygulamalarından biri de dışarıdan gelen yazıcı ve bilgisayarlara Türkçe karakter seti eklemektir.EEPROM (Electrically Erasable Read Only Memory Elektiksel olarak silinebilen programlanabilen Yalnızca okunur bellek) ve FLASH MEMORY Bu bellek türünde bilgilerin yazılması için ve silinmesi için normal elektrik voltajı uygulanır. Diğer ROM türlerinde olduğu gibi içerdiği veriyi elektrik kesilse de saklar. Gene bütün ROM türlerinde olduğu gibi RAM bellek kadar hızlı değildir. Bu tür belleklerin bir kullanımın sınırı vardır. Bu tür bellekler üzerine bilgiler yüzlerce ya da b inlerce kere yazılabilir. EEPROM’un özel bir uygulaması FLASH MEMORY’dir. Aralarındaki en önemli fark ise EEPROM’a bilgilerin byte byte yazılması FLASH’lara ise bilgilerin sabit bloklar halinde yazılmasıdır. Bu sabit bloklar 512 bytedan 256 KB’a kadar olan bir aralıkta değişir. Bu sabit bloklar halinde yazılma özelliği FLASH MEMORY’i EEPROM’a daha hızlı yapmıştır. EEPROMlarda olduğu gibi FLASH MEMORY’nin de bir yaşam süresi vardır. Bu 100.000’den 300.000 kez yazmaya kadar değişebilir.Ön Bellek (Cache Memory) Günümüz bilgisayarlarında hızı belirleyen en önemli faktörlerden bir tanesi de Ön bellek kullanımıdır. Günümüzde veri okuması yazması ve işlenmesi yapılan çoğu bilgisayar elemanında bulunur. Önbellek aslında SRAMlerden oluşmuş bellek topluluğudur. Çalışma şekli ise işlenecek olan bilgiyi alınmak istendiğinde ilk defa buraya uğranmasıdır. Ön belleğin kullanım amacı işlenecek olan bilgi işlemeden önce buraya getirilerek bilgilerin işlenmeye hazır hale getirilmesidir. Genellikte Mikro işlemcilerde kullanılır ve mikro işlemcinin hızını belirleyen en önemli faktörlerden birisidir. Normalde işlenecek bilgilerin hepsi bilgisayarın ANA BELLEĞİN (RAM) ’de bulunur. İşlemci verileri işlemek için yol sistemleri ile ANA BELLEĞE gidecek ve oradan işleyeceği bilgiyi alacak ve işleyecektir. Ne ANA BELLEĞİN ne de yolların hızı işlemcinin hızına yetişemez. Bu yüzden işlemcinin her veri işleme ihtiyacında ANA BELLEĞE gitmesi zaman kaybına yol açacaktır ve işlemci yeteri kadar verimli kullanılmayacaktır. İşte bu yavaşlığı önlemek için önbellekler kullanılır. Önbellek işlemcinin yakınındadır ve işlemci ile aynı hızda veya işlemcinin yarı hızında çalışır. İşlemci işleyeceği veriyi ilk önce Önbellekte arar. Eğer önbellekte bulmaz ise ANA BELLEĞE gider. İşlenecek bilgiler ise İşlemciye gelmeden önce önbelleğe gelir. İki seviye ön bellek bulunmaktadır. Bunlar L1 (Level 1) ve L2 (Level 2)’dir. L1 işlemciye an yakın olan ve işlenmesi en muhtemel verilerin bulunduğu ebatça daha küçük önbellektir. L1 önbelleğin boyutu işlemci türüne göre 8 KB, 16 KB, 32 KB ve 128 KB boyutlarında olabilir. İşlemci ile aynı hızda çalışır. L2 önbellekler ise işlemciye daha uzak ve ebatça daha büyük belleklerdir. Boyutları gene işlemci türüne göre 128 KB, 256 KB ve 512 KB olabilir. Genellikle işlemci ile aynı hızda işlemcinin yarı ve 1/3 hızında çalışırlar. Önbelleğin bu yararlarından faydalanılarak Sabit Disk, CD-ROM okuyucu, CD Yazıcı gibi diğer aygıtlarda da kullanılmaya başlanmıştır.
BIOS’un Görevini Açıklama BIOS her PC’de bulunan bi lgisayarımızın donanım özelliklerini denetleyen, işletim sisteminden bağımsız bir yazılımdır. BIOS’un açılımı “Basic Input/Output System”, yani “Temel Giriş/Çıkış sistemidir”. Anakartımız üzerinde bir bellek yongası üzerinde yer alan bu yazılım, henüz sabit diskimize erişmeden bilgisayarımızın yapabileceklerini belirler. PC’ler BIOS, klavyeyi, monitör ekranındaki görüntüyü, disk ve disket sürücüleri, seri bağlantıları denetlemek ve donanımla ilgili pek çok işlevi yerine getirmek için gerekli kodları içerir. PC’nizi kapasanız da BIOS yongasında bu bilgiler silinmez. BIOS’un bir diğer temel görevi ise; ön başlatmayı sağlamak yani bilgisayarı ilk açan program BIOS’tur. BIOS bilgisayarı açtıktan, temel bilgisayar donanımı ile ilgili kontrolleri yaptıktan sonra görevi işletim sistemine devreder. Ayrıca BIOS İşletim sistemi ile donanım arasında aracılık yapar.Birkaç yıl önceki PC’lerde BIOS anakart üzerindeki bir ROM yongası üzerinde yüklü idi. Bu yüzden de sık sık ROM BIOS olarak anılır. Böylece BIOS sabit diskteki hatalardan etkilenmez, herhangi bir hataya olanak tanımazdı. Son yıllarda ise bir PC’ye bağlanabilen aygıtlar arttıkça, donanım aygıtları karmaşıklaştıkça, anakartlarda bazı BIOS kökenli uyumsuzluklar ortaya çıkmaya başladı ve BIOS’ un güncellenmesi gereği doğdu. Yeni PC’lerdeki flash BIOS’lar güncellenebilme özelliğine sahiptirler. Böylece BIOS yazılımı buglardan (hata) arındırılmış ya da belirli sorunların giderilebildiği daha yeni bir sürüme yükseltilebiliyor. Bu tür BIOS lar EEPROM bellek yongası üzerine kaydedilirler. Diğer yandan winCIH gibi bazı yeni virüsler, sabit diskteki dosyalara zarar vermekle kalmayıp BIOS’un güncellenme özelliğini istismar ederek BIOS’u silebilmektedir. Bu tür sorunlar teknik servislerde BIOS yazılımı yüklemesi veya BIOS değişimi ile giderilebilmektedir.BIOS’lar çok az standarttadır. Bu yüzden her PC birbirine benzer özellikler taşır. Ama elbette farklı BIOS türleri olduğu gibi anakart üzerinde farklı BIOS türleri olabildiği gibi farklı özellikler içeren BIOS’lar da olabilir. BIOS’ların en yaygını Award BIOS’tur. Award firması tarafından geliştirilen Award BIOS’un yanında, anakartların artık %5-6’sında kullanılan AMI BIOS, bazı yabancı markalı bilgisayarlarda bulunan Phoneix BIOS gibi BIOS türleri de vardır. CMOS Complemantary Metal Oxide Semiconductor. Bazı PC bileşenlerinde kullanılan bir yarı iletken teknolojisidir. Ancak yaygın olarak, sistem konfigürasyonuna göre değişken BIOS parametrelerini (tarih, saat, disk parametreleri vs.) tutmaya yarayan bellek için kullanılır. Bu bellek içerisindeki bilgiler anakart üzerindeki pil ile beslendikleri için kaybolmazlar. Bir anlamda CMOS BIOS programının kullandığı verileri içinde tutar. Bu yüzden de CMOS BIOS’un veri kaynağı gibidir.
6-) RAM belleği Görevini ve Çalışma Şeklini Açıklama RAM bellek bilgisayarın ana belleğidir. Bilgisayarda işlenecek tüm veriler RAM belleğe konur. Bilgisayar sadece anabellekteki verileri işler. Bununla birlikte çalıştırılacak her program, erişilecek her dosya mutlaka depolama ortamından Ana belleğe kopyalanmalıdır.Bir bilgisayardaki ana belleğin boyutu önemlidir. Çünkü ne kadar programın aynı anda çalışabileceğini, ne kadar verinin hazır bir biçimde erişilmeyi bekleyeceğini bu belleğin büyüklüğü belirler. Bilgisayarlar genellikle ihtiyaç duydukları verileri tutmak için çok ana bellek kullandıkları için, bilgisayar mühendisleri takas (swapping) adı verilen bir teknik geliştirdiler. Bu teknikte veri parçaları ihtiyaç duyulduğunda ana belleğe alınırlar. Takas işlemi ihtiyaç duyulan veri için bellekte h erhangi bir yer bulunmadığı zaman gerçekleşir. Verinin bir bölümü hafızaya kopyalandığı zaman aynı büyüklükteki bir başka bölüm yer açmak amacı ile bellekten çıkarılır.Bugün birçok PC enaz 32 megabaytlık ana bellek ile gelmektedir. Fazladan hafıza chipleri ekleyerek anabellek rahatlıkla yükseltilebilir. Bilgisayarın ana belleği Dinamik RAM chiplerinden seçilir. Nedeni ise Dinamik RAM’lerin diğer bellek türlerine göre hızlı olması ve de ucuz olmasıdır. RAM bellek elektrik kesildiğinde içindeki bilgileri ka ybetse de çok hızlı oluşları onların bu iş için kullanımlarını rahat hale getirmiştir. Eğer RAM bellek kullanılmadan direkt depolama biriminden bilgi alınsa idi o zaman bilgisayar çok yavaşlayacaktı. Çünkü sabit disk gibi depolama birimlerindeki verilere erişim süresi mili saniye (saniyenin binde biri), RAM belleklerde ise erişim süresi nano saniye ile (saniyenin milyarda biri)ölçülmektedir. Bu da RAM belleklerin sabit disk gibi ortamlardan yaklaşık bir milyon kat daha hızlı olduğunu gösterir. Bu da RAM belleklerin ana bellek olarak kullanılmasındaki en önemli faktördür. Ana bellek için kullanılan bellek türü dinamik RAM denilmişti. Piyasada üretilmiş çeşitli dinamik RAM bellek türleri vardır. Bunların başlıcaları sırası ile EDORAM, SDRAM ve RDRAM’dir.EDODRAM Extended Data Output Dynamic RAM’in kısaltılmışıdır. Geleneksel DRAMlerden daha hızlı olan bir DRAM çeşitidir. Aynı anda sadece bir tane veri bloğuna erişebilen geleneksel DRAM’lerden farklı olarak; EDO RAM ( ya da EDO DRAM) bir önceki veri bloğunu işlemciye gönderirken bir sonraki veri bloğunu da çağırmaya başlayabilir. Yani son iş tamamlanmadan başka bir iş yapmaya başlayabilir. Erişim zamanları 60 ile 70 ns kadardır.
SDRAM
Synchronous DRAM (Senkronize DRAM)’in kısaltılmış şeklidir. Geleneksel belleklere göre çok daha yüksek saat frekansında çalışabilen yeni bir DRAM türüdür. SDRAM aslında kendisini işlem yolu ile senkronize eder ve 133 MHZ hızında çalışma kapasitesine sahiptir. Bu EDO RAM’lerin yaklaşık iki katıdır.SDRAM’ler birçok yeni bil gisayarda EDO RAM’lerin yerini almaktadır. SDRAM’Lar nanosaniye yerine MHZ ile ölçülürler. Bu yol hızını ve RAM’in chip hızını karşılaştırmada kolaylık sağlar. MHZ’ler nanosaniyeye çevirilebilir. Örneğin 83 MHZ 12 ns’ye eşittir.Günümüzün hızlı bilgisayar sistemleri 100 MHZ’de çalışan CPU yollarını kullanmaktadır. Bu yüzden SDRAM bunlara ayak uydurabilir. Bununla birlikte geleceğin PC’lerinin 200 MHZ veya daha hızlı işlemci yollarını kullanması bekleniyor. SDRAM’in bu oranda yüksek bir hızı desteklemesi be klenmiyor. Bu yüzden de RDRAM gibi yeni bellek teknolojileri geliştirilmektedir.RDRAM ya da DRDRAM
Rambus dinamik rasgele erişimli bellek (RDRAM) saniyede 1.6 milyar byte veri transfer hızını destekleyen bir hafıza alt sistemidir. Alt sistemde, RAM, RAM kontrolör, ve RAM’i mikroişlemciye bağlayan yollar bulunur. Direct Rambus (DRDRAM), Rambus firması tarafından geliştirilen ve 3-D oyunlar ve durmadan işlem yapan multimedya işlemlerinin hızlandırması beklenmektedir. RDRAM zaten bazı grafik hızlandırıcı kartlarda Video RAM’ın bir parçası olarak kullanılıyordu. 1998 ve 1999 yılına kadar bilgisayarın ana belleği olarak kullanılacağı beklenmiyordu. Direkt Rambus (DRDRAM) DRAM’lerdeki 8 bit yol yerine iki bayt (16 bit) yol kullanılır RAM hızı 800 MHZ’e ulaşmış tır. En yüksek veri transfer hızı saniye 1.6 milyar bayttır. Direct Rambus, verileri RAM’den önbelleğe ya da ekrana taşımak için küme komut işleme (pipelining) yöntemini kullanır. Aynı anda sekiz işlem yapılabilmektedir.Formun Üstü
RDRAM is already being used in place of VRAM in some graphics accelerator boards, but it is not expected to be used for the main memory of PCs until 1998 or 1999Formun Altı7-) Hard diskin Çalışma Prensiplerini Söyleme Verilerimizi kalıcı olarak saklamak için kullanılan bir saklama birimidir. Sabit disk döner bir mil üzerine sıralanmış, metal veya plastikten yapılma ve üzeri manyetik bir tabaka ile kaplı plakalar ve bu plakaların alt ve üst kısımlarında yerleşen okuma/yazma kafalarından oluşur. Veriler sabit diskteki bu manyetik tabakalar üzerine kaydedilir. Verilerin kaydedilmesinde mıknatıslanma mantığı kullanılır. Mıknatısın iki kutbu dijital olarak 1 ve 0 ‘ı temsil eder. Verilerimiz böylece küçük mıknatıslar halinde bu manyetik ortamlara yazılırlar. Bu manyetik tabakaların üstü dairesel çizgilerle örülüdür. Bunlara iz (track) denir. Sabit disk’te birden fazla plakalar üst üste dizilmiştir. Bu plakaların hem alt hem de üst tarafına bilgi yazılabilir. Herbir plaka üzerinde altlı-üstlü yerleşen ve herbirinin ortadaki mile uzaklığı aynı olan izlerin oluşturduğu gruba silindir ismi verilir. Sabit disk üzerinde herbir yüz bir kafa tarafından okunmaktadır. Bu nedenle kafa ve yüz aynı terime karşılık gelir. İz yapısını pasta dilimi şeklinde bölünmesiyle oluşan ve sabit disk üzerinde adreslenebilir en küçük alana denk gelen parçaya ise sektör (Sector) adı verilir ve bir sektörün barındırabileceği veri miktarı 512 byte uzunluğundadır. Bu sektör, kafa ve izler sabit diskte verinin adreslenmesi için kullanılırlar. Şuan adreslemede kullanılan iki yöntem vardır. Bunlardan ilki CHS olarak adlandırılan Cylinder-Head-Sector konumlarının verilmesi ile 3 boyutlu olarak dosyanın yerinin bulunması ikincisi ise LBA (Logical Block Adressing – mantıksal kütük adreslemesi) adı verilen tek boyutlu adresleme yöntemidir. Günümüzde kullanılan iki tip sabit disk arabirimi vardır. Bunlar IDE ve SCSI’dir.IDE IDE (Integrated Drive Electronics) bilgisayarın anakartındaki veri yolu ile depolama aygıtları arasında kullanılan standart bir elektronik arabirimdir. IDE IBM’in 16 bitlik ISA yol sistemi tabanlıdır ama ayrıca diğer yol standartlarını kullanan yol sistemlerinde de kullanılabilir.Günümüzde satılan birçok bilgisayar IDE’nin gelişmiş versiyonu olan EIDE’yi (Enhanced IDE) kullanır. IDE kasım,1990’d a ANSI tarafından bir standart olarak benimsendi. IDE’nin ANSI ismi ATA’dir (Advanced Technology Atachment). Normal şartlar bir IDE arabirim ile iki tane sabit diskin çalıştırılması mümkündür: Ancak iki entegre denetleyicisinin birinci pozisyonda olmak istemesini engellemek gerekir. Bunu yapmak için sürücülerden biri ana sürücü (Master Drive) diğeri de bağımlı sürücü (Slave Drive)’dır. Bu disk işlemlerinde açık bir hiyerarşi oluşturur. IDE’nin deenetleyici teknolojisinin artan isteklerine cevap vermekte yetersiz kalması nedeni ile EIDE’nin ortaya çıkmıştır. IDE denetleyicisinin üç temel sorunu vardı. 528 MB'’lık depolama üst sınırı vardı. Yani 528 MB’ın üstündeki diskler IDElerle kullanılamazlar. En çok iki disk desteği vardı. Yalnızca iki disk kullanılabilmekte idi. Ve CD-ROM gibi çevre birimlerine destek vermemekte idi. EIDE ile birlikte her bir disk için 8.4 GB’lık disk desteği vardır. Günümüzde bu sınır daha da üste çekilmiştir. 128 GB’a kadar diskler desteklenebilir. 4 tane IDE diski ve CD-ROM kullanılabilir. Bunun için de IDE1 ve IDE2 olarak iki tane arabirim konnektörü kullanılır. Birincil olana Primary ikincil olana da Secondary ismi verilir. Bir konnektörde iki tane disk ve benzeri aygıt kullanılabilir. Bunlar birbirinden Master ve slave olarak biribirinden ayrılır. Böylece bilgisayara takılan disk ve benzeri birimler Primary master, Primary Slave, Secondary Master ve Secondary Slave olarak isimlendirilir. Hiyerarşik düzünde aynen bu şekildedir. EIDE’lerle birlikte Ultra DMA kavramı ile karşılaşmaktayız. Ultra DMA bilgisayarın veriyi sabit diskten bilgisayarın veri yolları ile anabelleğe göndermede kullanılan bir protokoldür. ULTRA DMA/33 protokolü verileri çoğuşma modunda ve 33.3 MBps (Megabayt/saniye) hızında transfer eder. Bu bir önceki DMA arabiriminin iki katı kadar daha hızlıdır.Ultra DMA Sabit disk üreticisi olan QUANTUM ve chipset üreticisi olan INTEL tarafından geliştirildi. Bilgisayarınızın Ultra DMA’yı desteklemesi demek bilgisayarınızın daha hızlı açılması, yeni uygulamaları daha hızlı çalıştırması anlamına gelir. Ultra DMA 40 pinlik bir IDE arabirimi kablosu kullanır. Ultra DMA/33’den sonra Ultra DMA/66 çıktı. Ultra DMA/66 verilerin 66 MBps hızında iletilmesini sağlar. Bu bir önceki Ultra DMA moduna göre iki kat hızlıdır. Ultra DMA/66 80 pinlik IDE kablosu kullanılır. Ultra DMA’nın çoğuşma modunu desteklediği söylenmişti. Çoğuşma modu verilerin normalinden daha hızlı gönderildiği bir veri gönderme kipidir. Çoğuşma kipini gerçekleştiren birçok teknik bulunmaktadır. Veri yolunda, Örneğin çoğuşma modu, bir aygıtın yolun kontrolünü ele almasını ve diğer aygıtların bunu kesmemesini sağlayarak gerçekleştirilir. RAM’de ise Çoğuşma modu bir sonraki hafıza birimi kendisine ihtiyaç duyulmadan getirilerek yapılır. Bu disk cachlerinde kullanılan tekniğin aynısıdır. Böylece veriler daha hızlı iletilirler.Bütün çoğuşma modlarının sahip olduğu bir karakteristik geçici ve güçlendirilemeyen olmasıdır. Sınırlı zaman dilimlerinde ve özel şartlarda normalden daha hızlı veri transferi sağlarlar. SCSI Small computer System Interface’in kısaltılmış şeklidir. SCSI arabirimi seri ve paralel portlardan daha hızlı veri transfer oranı sağlar. (saniyede 80 Megabyte veri iletimi sağlayabilir). SCSI arabirimlere diskin dışında yazıcı, CD-ROM gibi çeşitli aygıtlar bağlanabilir. Bu yüzden SCSI basit bir arabirimden çok bir giriş/çıkış yoludur. SCSI arabirimi bir ANSI standardı olmasına rağmen çeşitli varyasyonları bulunmaktadır. Bu yüzden İki SCSI arabirimi birbiri ile uyumlu olmayabilir. Günümüzde kullanılan SCSI arabirimleri aşağıdadır.
SCSI aygıtların dürümlerine göre 15 aygıta kadar sisteme bağlayabilir. SCSI’ler IDE arabirimlerinden farklı olarak rasgele erişim yöntemini kullanırlar. IDE’ler ise sıralı erişim yöntemini kullanırlar. SCSI arabirimleri IDE’lerden daha hızlıdırlar. Ancak daha da pahalıdırlar. Dünya piyasının yaklaşık %10’unda varlar. IDE’ler ise ucuz olmaları ve artık anakart üzerinde t ümleşik olarak gelmeleri sebebi ile daha fazla tercih edilmiştir. Bir sabit diskin kapasitesi şu şekilde hesaplanır.Silindir sayısı*Sektör Sayısı*kafa sayısı*512’dir 1024 silindir, 256 kafa ve 63 sektör parametrelerine sahip bir sabit diskin kapasitesi: 10 24*256*63*512=845571864 Byte’dır. Bu da yaklaşık 8.4 Gigabyte’dır. Sabit diskler ile gelen önemli bir kavram da partisyon kavramıdır. Partisyon kabaca diskin üzerinde oluşturulmuş bölümlerdir. Bir diskte sadece bir partisyon olabileceği gibi birden fazla da partisyon olabilir. Bir partisyon hangi amaç ile oluşturulmuş olursa olsun o partisyona ulaşım yapacak işletim sistemine uygun bir dosya sistemi ile biçimlendirilmelidir. Bu genellikle işletim sisteminin sorunudur ve işletim sistemi birden fazla dosya sistemini destekleyebilir. Partisyonların isimlendirilmesine gelince ilk olarak primary master konumundaki partisyon c’den itibaren isim almaya başlar. Sonra master diskinizde birden fazla partisyon var ise onlar isimlendirilmeye başlar. Örneğin Primary master’daki disk ikiye bölünmüş ise birincisi C: ikincisi ise D: ismini alır. Buradaki bölümleme işlemi mantıksaldır. Eğer, ikinci bir sabit disk var ise bu disk fiziksel olduğu için D: harfini alır. Mantıksal olarak bölümlenmiş diskin ikinci bölümü ise E: harfini alır. Dosya sistemlerinde yaygın olanlarından biraz bahsedelim
8- ) Floppy Disk’in gö revini AçıklamaFloppy disk taşınabilir bir saklama ortamıdır. Çalışma şekli açlısından sabit disklere benzerler. Plastik esnek bir plaka üzerine konulmuş mıknatıslanabilen elementler ve bu manyetik ortamı koruyan bir plastikten oluşmaktadır. Veriler gene mıknatıslanma esasına göre saklanırlar. Çeşitli ebatlarda ve boyutlarda disketler bulunmaktadır. Ama günümüzde artık ebat olarak sadece bir tip disket bulunmaktadır. 3.5” ebatında olan bu disket iki çeşittir. İlk’ine çift yüzlü çift yoğunluklu ( Double side Double density - DD) disket denilmektedir ve 720 KB’ a kadar veri saklayabilmektedir. İkincisine ise çift yüzlü yüksek yoğunluklu (Double Side High density - HD ) denilmektedir. Bu disketi saklayabileceği veri miktarı 1.44 MB’dır. Bu disketlerin boyutla rı şöyle hesaplanmaktadır:DD bir diskette 80 tane iz bulunmaktadır. Her izde 9 tane sektör bulunmaktadır. Her bir sektörün alabileceği veri miktarı 512 bytetır. Ve disketin iki yüzü de kullanılır. Buna göre; 80*9*512*2 = 712 KB disketin boyutudur. HD bir d iskette ise 80 tane iz bulunur. Her izde 18 tane sektör bulunur. Her bir sektörün alabileceği veri miktarı 512 bytedır. Disketin her iki yüzü de kullanılmaktadır. Buna göre; 80*18*512*2 = 1.44 MB eder.Disket sürücü diskete veri yazmak ve disketten okumak için kullanılır. Yapısında okuma yazma kafası adım motoru ve normal bir dairesel motor vardır. Disket dakikada 300 ya da 360 devirle döner. Bu yüzden disket sürücüler yavaştırlar.
9-) CD-ROM ve CD-Writer’ın görevini açıklama CD-ROM’lar disk ve disketler gibi veri depolamak için kullanılan birimlerdir. Veri kaydetme prensibi manyetik ortamlarda olduğu gibi mıknatıslanma esasına dayanmaz. Optik mantıkla veriler kaydedilirler. CD-ROM’ların çalışma prensibi bir metal veya plastik disk üzerine LASER ışını ile oyuklar açmaktır. Bilindiği üzere verilerimiz bilgisayarda 0 ve 1 şeklinde işlenir ve depolanır. Burada sıfır ve biri temsil edenler ise oyuklar ve tümseklerdir. Bu şekilde oyuklar ve tümsekler oluşturulduktan sıra bunların okunmasına gelmiştir. CD-ROM sürücüler bu okuma işlemini gerçekleştirirler. CD-ROM sürücünün okuma/yazma kafası yoktur. Bunun yerine laser ışınını veri üzerine gönderen ve yansımaları sınıflandırarak elektrik sinyallerine çeviren bir eleman vardır. CD-ROM’lar çok büyük veri saklama kapasitelerine sahiptirler. Bir CD-ROM yaklaşık 650MB’lık bilgi saklayabilir. Bnun yanında CD-ROM güvenilir veri saklama birimleridir. Bilgiler fiziksel oyuklar ile oluşturulduğu için CD-ROM üzerine herhangi bir çizik gibi fiziksel hasarlar yapılmadığı sürece bilgiler uzun süre saklanabilir. Bununla birlikte CD-ROM’lara bilgiler yalnızca bir defa yazılabilir. Birden fazla kez yazılabilen CD-ROM’lar da vardır. Bunlara Rewritable CD-ROM denir. Bu ortamlar yaklaşık 1000 kez kullanılabilirler.CDROM’ların okuma hızları 8X, 10X, 36X, 48X gibi sayılarla ifade edilirler. Peki bunlar ne anlama gelirler. Bir CD-ROM sürücünün 8X hızında olması demek saniyede 8*150KB’lık veri okuyabilmesi demektir. Bu da yaklaşık sanide 1,2 MB’lık veri transferi sağlar. CD Writer’lar kayde dilebilir CD-ROM’lar üzerine bilgi kaydetmek için kullanılırlar. Gene CD-ROM sürücülerde olduğu gibi bir lazer tabancası vardır. CD Writer’lar CD-ROM’un üzerine oyukları oluşturmak için daha fazla bir enerji uygularlar. CD Writer’lar aynı zamanda CD-ROM’dan bilgi okumak için de kullanılır. Bu sefer de bilgiyi okurken daha az enerji uygularlar. CD-Writer’ların hızlarını temsil etmek için üç tane hız göstergesi kullanılır. Örneğin 8X 4X 24X yazan bir CD Writer’ın yazma hızı 8X (8*150KB) yeniden yazılabilir CD-ROM’lara yazma hızı 4X (4*150KB) okuma hızı ise 24X (24*150 KB)’dır. Cd writerların belirli bir yazma ömrü vardır. Yazmak için kullandığı yüksek laser ışınından dolayı CD writer zarar görür. Bu CD writer’ın kalitesine göre 5000 CD-ROM’a kadar çıkabilir.
10-) İşlemcinin Çalışma sürecini, İşlemci türlerini ve aralarındaki farkları söyleme Mikroişlemci Bilgisayarın Merkezi İşlem birimi olarak çalışan büyük ölçekli ya da çok büyük ölçekli devrelerdir. Mikroişlemci entegre devresi, yazılan programları meydana getiren makine kodlarını yorumlamak ve yerine getirmek için gerekli olan tüm mantıksal devreleri içerir. Bir mikoişlemci temel olarak iki bölümden oluşur. Kontrol Birimi: Bilgisayara diğer ünitelerin ne yapması gerektiğini bildiren kısımdır. Böylece bilgisayarı yönlendirerek programda verilen emirlerin eksiksiz olarak yapılamasını, gerekli bilgilerin belleğe yerleştirilip alınmasını ve yapılan işlemlerin kontrolünü sağlar.
Aritmetik-Mantık Birimi (ALU): Tüm mantıksal ve matematiksel işlemlerin yapıldığı kısımdır. Bilgisayarda yapılan dört işlem, üs alma gibi aritmetiksel işlemlerle küçük, büyük , küçük eşit, büyük eşit gibi mantıksal işlemlerde bu bölümün mantık devrelerinde yapılır. Mikroişlemcinin hızı saniyede yapılan işlem ile ölçülür. Hız ölçü birimi olarak Megahertz (MHZ) kullanılır. Günümüzde kullanılan mikroişlemciler MOTOROLA, INTEL,AMD ve CYRIX’dir. Bunlardan motorola özel amaçlı bilgisayarlarda kullanılan bir İşlemcidir. Apple’ın çıkardığı POWER PC makinalarında kullanılmaktadır. Masaüstü bilgisayarlarda ise INTEL, AMD ve CYRIX kullanılmaktadır. Bunlardan piyasayı elinde bulunduran ise INTEL’dir. Cyrix çıkardığı birkaç işlemci türünden sonra artık işlemci üretmemeye başlamışlardır. AMD ise şuan INTEL ile büyük bir yarış içerisindedir. Son çıkardığı işlemcilerin bazı testlerde INTEL’i geçtiği olmuştur. Intel’in çıkardığı işlemciler teknolojik sıralamaya göre 8088,8086, 80286, 80386, 80486, Pentium, Pentium Pro, Pentium MMX, Pentium II, Pentium Celeron ve Pentium III’dür. 8086 mikro işlemci 20 bit ile bellek adresleyebilen 20 bitlik adres yolu kullanan bir mikroişlemcidir. 8086 bir mikroişlemci 1 MB’lık (220) bellek adresleyebilir.
8088 mikro işlemci, 16 bit üzerinden işlem yapan veri yolu 8 bit olan bir mikro işlemcidir. 80286 Mikro işlemci, adres yolu 20 bit iç ve dış veri yolu 16 bit ve 16 MB’a kadar belleği doğrudan adresleyebilirler. 80386 Mikro işlemci, SX ve DX olarak piyasaya sürülen 386 işlemcilerin adres yolu 32 bit olup 4 GB’lık ana bellek adresleyebilir. SX işlemcinin dış veri yolu 16, iç veri yolu 32 bittir. Saat hızı 16-33 Mhz’dir. DX işlemcisinin hem iç hem de dış veri yolu 32 bit saat hızı 33-40 MHZ’dir. 80486 Mikro işlemci, iç ve dış adres yolu 32 bit olup 4 GB adresleyebilen bir mikro işlemcidir. Saat hızları 25 ile 100 Mhz arasında olan çeşitleri vardır. SX modelinde matematik işlemci yoktur. DX ve DX2 modellerinde matematik işlemci olup işlemcinin içinde 4 KB veri ve 4 KB komut önbelleği vardır. Pentium Mikro işlemci, Intel firmasının 1994 yılında piyasaya sürdüğü 32 bitlik iç 64 bitlik dış veri yolu kullanan, adres yolu 64 bit olan mikro işlemcidir. 8 KB veri 8KB komut olmak üzere toplam 16 KB’lık önbelleği vardır. Saat hızı 66 ile 200 MHz arasında değişmektedir.Pentium işlemcide 3.1 milyon tane transistör vardır. Pentium Pro mikroişlemcide Pentium işlemciye ek olarak 256 KB’lık bir L2 ön bellek vardır. Bu işlemlerinde ona hız kazandırmıştır. Saat frekansları 166 ile 200 arsında değişmektedir. 5.5 milyon transistör barındırır. Pentium MMX (MultiMedia eXtension) Eski pentium işlemcilere göre 1.5 kat daha fazla transfer içeren ve pentium işlemcilerle tamamen uyumlu uyum olan işlemcilerdir. Pentium MMX işlemcilerin 166, 200 ve 233 MHZ hızıında çalışan modelleri vardır. Bu işlemci multimedya (çoklu ortam yazılımları, oyunlar, MPEG gibi grafik tabanlı yazılımlar) uygulamaları için özel komutlar içerir. Ayrıca pentiumlar 16 KB olan önbellek miktarı MMX’de 32 KB’a çıkarılmıştır. Pentium II Pentium pro işlemcisi ile MMX işlemcisinin birleşimi ile 1997 de orta çıkarıldı. 233,266,300,400 ve 450 MHZ saat hızında çalışan işlemcilerdir. Bu işlerin diğerlerinden farkı SEC (single Edge Contact) adı verilen genişleme yuvalarına (slot) takılan bir işlemcidir. İşlemci anakart üzerindeki Slot-1 adı verilen özel yuvaya takılır. Pentium II işlemcilerde 32 KB’lık bir L1 önbellek ve 512 KB’lık L2 önbellek içerir. Pentium Celeron Pentium II işlemcilerinin pahalı olması nedeniyle çıkarılan Pentium II işlemcinin ucuz sürümüdür. Aralarındaki temel fark 512 L2 önbelleğinin Pentium Celeron işlemcilerde olmamasıydı. Fakat L2 önbelleğinin olmaması büyük performans düşüklüklerine yol açtığından sonraki sürümlerinde 128 KB’lık bir önbellek konuldu. Pentium III Pentium III’le birlikte 3-D, konuşma tanıma, video ve ses uygulamalarını destekleyen 70 tane komut eklenmiştir. Bununla birlik yeni komut seti SIMD (single Insruction Multiple Data)’ komutlarını desteklemektedir. Bu komutlar bir komut ile çoklu hafıza bölgelerindeki verilerin eş zamanlı olarak düzenlenmesine izin vermektedir. PIII’ler 800 Mhz’e kadar saat hızı sunmaktadır. Pentium III’lerin ilk çıktığında 32 KB’lık L1 512 KB’lık L2 önbellekleri vardı. Fakat 128 KB’lık L1 ve 512 KB’lık L2 önbelleğine sahip AMD’nin Athlon işlemcisi testlerde Pentium III’ü geçince Pentium III işlemcisini yeniledi. Yeni çıkan işlemcisinde L2 önbellek miktarını 256 KB’a düşürdü fakat bu önbellek işlemci ile aynı hızda çalışmakta idi. Bir önceki PIII’de ise L2 önbellek işlemcinin yarı hızında çalışmakta idi.
11-) Anakart,İşlemci, BIOS ve Chipset arasındaki İlişkiyi Söyleme İşletim sistemimiz ve programlarımız sabit disktedir. Bu veriler kullanılacağı an RAM belleğe yüklenir, işlemci de verilere RAM bellekten ulaşır. PC’mizi ilk açtığımızda çalışmaya hazır olsa da RAM elektrik kesildiğinde silinen bir bellek türüdür ve işlemci PC’yi çalıştırmak için gerekli olan verileri burada bulamayacaktır. Oysa ROM yongası, elektrik kesildiğinde silinmeyen, içerdiği bilgileri hep saklayan ve işlemci PC’nin açılması ve işletim sisteminin devreye girmesi için ilk talimatları ROM bellekten alabilir. BIOS yazılımının başlangıcı, standart olarak belleğin hep aynı yerinde yer aldığından işlemci bu yazılımı kolayca bulup PC’nin çalışması için gerekli talimatları işlemeye başlar. Uzun sözün kısası, BIOS’un ilk ve en önemli görevi, PC’nin boot etmesini sağlamaktır. Peki bir PC boot edildiğinde, yani açıldığında neler olur?
12-) Yazıc türlerini Söyleme YAZICILAR Yazıcı, bilgisayardaki yerlerin ya da bilgilerin basılı kopyasını (hardcopy) alabilmenizi sağlar. Bir yazıcıyı bilgisayara bağlamanın en kolay yolu Centronics arabirimini (Paralel bağlantı noktası) kullanmaktır. Her çeşit yazıcı bilgisayarınızın seri ya da paralel portuna (LPT1, LPT2,...) bağlanabilir. Eskiden yazıcıların mekanik yapıları yavaş olduğu için seri bağlantıda (COM1, COM2,....) kullanılırdı. Günümüzde yazıcılar çok hızlı oldukları için paralel bağlantı tercih ediliyor. Paralel arabirim yüksek veri aktarım hızı sağlar. Yazıcı bağlantısında veriler tek yönlü olarak (bilgisayardan yazıcıya) iletilir. Bilgisayar ile yazıcı arasında verilerin yanı sıra kontrol kodları da yollanır. Bu kodlar kullanılarak iki birim arasında senkronizasyon ve işlem durumları hakkında bilgi alış verişi sağlanır. Örneğin yazıcıda kağıdın bittiği bilgisayara bildirilerek programın bununla ilgili olarak kullanıcıyı uyarması sağlanır. Baskı kalitesi, sıklıkla yazıcının çözünürlüğüne eşittir. Çözünürlük, belirli bir aralığa basılabilecek nokta sayısını temsil eder ve DPI (Dots Per Inch / Inch başına nokta sayısı) ile belirtilir. Değişik baskı yöntemleri ile elde edilen çözünürlükler, 75 DPI dan 600 DPI ya kadar değişmektedir.Çözünürlük grafik çıktısının kalitesi hakkında güvenilir bir kriter değildir. Genellikle kağıt üzerinde belirtilen çözünürlüğe erişilmez. Örnek olarak Nokta matrisli bir yazıcı 360 DPI çözünürlüğe ulaşabilir. Ancak iğnelerin kalınlığının yan yana noktaların örtüşmesine sebep olur ve iki nokta artık ayırt edilemez. Çok fazla kalın ve mürekkepli bir şeritte aynı sonucu doğurabilir. Ayrıca yüksek çözünürlüklü bir yazıcının sürücü mekanizmasındaki hassasiyetsizlikleri düzeltmek mümkün olmayabilir.
Yazıcı kalitesini belirleyen başka bir faktörde yoğunluk (koyuluktur). Lazer baskı yönteminde yada mürekkep püskürtmeli yazıcılarda toner ve mürekkep azalsa da aynı baskı yoğunluğu elde edilebilir. Özellikle nokta matrisli nokta vuruşlu yazıcılarda mürekkep kullanıldıkça baskı yoğunluğu belirgin olarak azalır. Bu nokta vuruşlu yazıcılara da grafik basarken daha belirgindir. Her yazıcıda değişik boyutlarda da basabilen yerleşik (built-in) yazı tipleri (Font) vardır. Bir çok yazıcıda ek yazı tiplerine erişebi1menin yolları vardır. Bu yöntemde yazı tipleri PC den aşağıya yüklenir. (download) Özel bir yazılım yazıcınıza yeni karakterleri öğretir. Bütün değişik yazı tiplerini Nokta vuruşlu Mürekkep püskürtmeli (Ink-jet) Lazer yazıcılara yükleyen ücretsiz (shareware) dağıtılan birçok yazılım vardır. Fakat bunları kullanmak için yazıcının belleği yetmeyebilir. Bu d urumda belleği artırmak gerekir.
4. Hız Değişik yazıcıların baskı hızları çok farklıdır. Bir yazıcın hızı, CPS (Characters Per Second -Saniyede basılan karakter sayısı) yada dakikada basılan sayfa sayısıyla belirlenir. Üreticiler genellikle taslak kalitesindeki (Draft Quality) baskı hızını verirler. Aynı yazıcının mektup kalitesindeki (Letter Quality) veya mektup kalitesine yakın (Near Letter Quality) yazı tiplerini basması çok daha uzun zaman alabilir. Lazer yazıcılar ve diğer tek kağıtlı sistemlere de alışılmış belirtim olan dakikada basılan sayfa sayısı sadece başka yazıcıları birbirleriyle karşılaştırırken kullanılmalıdır. Üreticiler bu değerleri genellikle aynı sayfanın üst üste basılması için ölçerler. Taklit (emulation) kipinde çalıştırılan yazıcılar taklit için harcana zamandan ötürü daha yavaş basarlar. Bu nedenle yazıcılar üreticilerin belirttiği hıza ulaşamazlar.
5. Kağıt Beslemesi ve Kağıt Formatları. Yakın zamana kadar bütün yazıcılar sürekli form kullanıyordu. Günümüzün yazıcı teknolojisi hemen hemen her PC kullanıcısının yazışma kalitesinde baskı yapabilmesini sağlamıştır. Tek kağıt besleme sistemleri hemen hemen her yazıcı için vardır. Ancak birçok PC sahibi daha hesaplı sürekli form sistemini kullanmaktadır. Yazıcılar her iki seçeneği de sunab ilmektedir.Bu ihtiyaçtan ötürü, kağıt parketme özelliği tasarlanmıştır. Bu özellik sayesinde delikli sürekli form kağıdını çıkarmadan tek kağıda baskı yapılması sağlanmaktadır. Otomatik tek kağıt besleme sistemlerinde yazıcıya bir seferde birçok kağıdı yükleyen kağıt tepsileri kullanılmaktadır. Böylece her sayfa elle değiştirilmeden kullanılır. Bazı yazıcıların birden fazla tepsisi vardır. Bunun sayesinde tepsi değiştirmeden farklı boyutlarda kağıtlara baskı yapılabilir.
6. Yazıcı Gürültü Seviyeleri. Papaty a çarklı ve nokta vuruşlu yazıcılar en gürültülü yazıcılardır. Bu yazıcılar bir mürekkepli şeridin üzerine vurarak görüntüleri yazıcıya basarlar. Vuruşlu olmayan yazıcılara bir miktar gürültü çıkarır. Asıl baskı işlemi gürültüsüzdür. Ancak Lazer yazıcıların havalandırma sistemleri bir PC nin vantilatöründen biraz daha gürültülü olabilir.En gürültülü sistemler zayıf ses yalıtımları ile 24 iğneli nokta vuruşlu matrisli yazıcılardır. Yeni Mürekkep püskürtmeli yazıcılar en sessizler arasındadırlar.
En ucuz olanlar Nokta matrisli yazıcılardır. Lazer ve Mürekkep püskürtmeli yazıcılar biraz daha pahalıdırlar. Örneğin Nokta vuruşlu yazıcıda bir sayfayı X liraya mal ediyorsanız bunu Mürekkep püskürtmeli yada Lazer yazıcıda 3X yada 4X liraya mal edersiniz. Grafik basımlarında bu fark daha da fazla olur.
YAZICI ÇEŞİTLERİ Papatya çarklı yazıcılar, mükemmel baskı kalitesi sağlarlar ve karbon kopya çoğaltabilirler. Baskı sırasında kullanılan teknik bakımından daktiloya en çok benzeyen bu yazıcı türünün basabileceği bütün şekiller papatyaya benzeyen bir yazıcı kafa üzerinde yer alır. Baskı çarkı denilen çarkın üzerinde 92 (bazen daha fazla) karakter yerleştirilmiştir. Bir elektro-mıknatıs tarafından hareke t ettirilen bir çekiç ile bu kabartma karakterler kağıt üzerine basılır. Arada bulunan mürekkepli şeridin izi kağıda basılmış olur. Bu yazıcılar grafikleri ve farklı yazı tiplerini ancak özel bir grafik baskı çarkıyla basabilirler.Yeni şekiller için yeni yazma kafaları imal etmek gerekir. Yavaş olarak çalışırlar. Bir karakteri tek bir vuruşta basmalarına rağmen papatya çarkının dönüş hızından dolayı çok yavaş kalır. Baskı kaliteleri elektrikli bir daktilo kalitesinden farksızdır. Daktilo ile akrabalıklarından ötürü çoğu papatya çarklı yazıcı bilgisayardan bağımsız bir daktilo olarak kullanılabilecek şekilde üretilirler Mevcut yazıcı türleri içinde en ucuzu olduklarından en yaygın kullanılan yazıcılardır. Kimi kaynaklarda “iğneli yazıcı” yada “matris yazıcı” (dot matrix printer) diye adlandırılan bu yazıcıların yazma kafası bir matris şeklinde dizilmiş küçük iğneciklerden (yada mikro çekiçlerden) oluşur.Yazıcı kafası bir adım motoru tarafından bir dişli kayış yada daha farklı bir yöntemle yatay olarak hareket ettirilir. Bu sayede yazıcı kafa yatayda istenilen her konuma getirilebilir. Dikey doğrultuda kafa hareket etmez bunun yerine kağıt dikey doğrultuda hareket eder. Bilgisayardan gelen sinyale bağlı olarak kafanın içindeki elektro-mıknatıslar yardımıyla bu çekiçlerin bazıları öne çıkar, aynen daktiloda olduğu gibi, mürekkepli bir şerit üzerinde nokta vuruşlarla şekil tanımlanır. Fakat nokta vuruşlu yazıcının daktilodan çok önemli bir farkı var; yazma kafaları basılabilir bir şeki l içermediği için istenildiği takdirde programlama yolu ile yeni şekillerin tanımlanması mümkündür. Çünkü kafa üzerindeki çekiçlerden (iğnelerden) hangisinin harekete geçeceği bilgisayarın kontrolündedir. Daktilolardan ikinci farkı ise, yazıcı kafanın her iki yönde yani hem soldan sağa hem de sağdan sola hareket etmesidir.Bugün 9 ve 18 iğneli yazıcılar kullanılmaktaysa da genellikle 24 iğneli matris yazıcılar tercih edilmektedir. İğne sayısının artışı tekbir karakteri daha fazla nokta vuruşuyla oluşturmayı, dolayısıyla birim alan daha fazla nokta sığdırabilmeyi mümkün kılar. 9 iğneli yazıcılarda ortalama çözünürlük 216 x 240 dpi (Dot Per Inch) civarındadır. 9 iğneli yazıcılar her karakter için dikeyde 9 nokta veya daha çok 7 nokta kullanırlar. Buna karşın 2 4 iğneli yazıcılarda 21 ya da 20 iğne kullanılır.Nokta vuruşlu yazıcılar her bir karakteri noktalardan oluşmuş bir matris kullanırlar. Nokta vuruşlu yazıcıların en büyük dezavantajı, yazı kalitesinin düşük olmasıdır. Bir nokta vuruşlu yazıcıdan çıkan metinlerde karakterlerin çeşitli noktaların yan yana getirilmesinden oluştuğu hemen görülür. Bunu telafi etmek için bazı matris yazıcılar “near letter qality” diye adlandırılan baskı tarzı seçeneğini sunarlar. Bu yöntemde her satır iki kere üst üste yazılır . Ama ikinci yazışta yazıcı kafası biraz kaydırılır ve böylelikle karakteri oluşturan noktalar arasındaki boşluklarda doldurulmaya çalışılır. Bu baskı kalitesini artırır fakat baskı hızını düşürür. Aynı iğnelerin çift vuruş yapmasıyla BOLD karakterler elde edilir. İtalik karakterler içinse farklı iğneler matrisi kullanılır.Nokta vuruşlu yazıcıların renkli olanları da vardır. Yazma şeritleri birkaç renkten oluşan modeller renk gerektiren grafikler için kullanılır. Genellikle Siyah, Kırmızı, Mavi, Sarı bantlar taşıyan şerit, değişik renkler gerektiğinde aşağı yukarı hareket ettirilir. Renkli Nokta vuruşlu yazıcılar sınırlı sayıda renkleri elde etmek için kullanılır. Nokta vuruşlu yazıcılar kenarlarında delikler bulunan “sürekli form” adı verilen kağıtlara b askı yapabildikleri gibi normal kağıtta kullanabilirler.Mürekkep püskürtmeli yazıcılarda nokta matrisli yazıcılardan dır. Ancak bu yazıcılar şerit kullanmazlar. Bunun yerine resmi ve karakterleri oluşturmak için vuruşsuz bir yöntem kullanırlar. Yazıcı kafası kağıda değmez. Bunun yerine kafa kağıda mürekkep damlacıkları püskürtür Mürekkep püskürtmeli yazıcılarda kullanılan yöntem nokta matrisli yazıcılarda kullanılan yönteme benzer. Kafa bir adım motoru ile sağa sola hareket ettirilirken kağıt merdaneler yardımıyla sağa sola doğru hareket ettirir. Yazıcı kafası dikey olarak yerleştirilmiş birçok püskürtücü ucundan kağıda minik noktalar halinde özel bir mürekkep püskürtür. Mürekkebi kafadan ileri doğru püskürtmek için iki yöntem kullanılır. Isıl Kabarcık püskürtme (Thermal Buble Jet) yöntemi ve pieozo elektrik yöntemi. Isıl Kabarcık püskürtme (Thermal Buble Jet) yöntemi; Mürekkebi ani olarak ısıtan, püskürtme ağzının içinde bulunan küçük bir ısıtıcı kullanılır. Mürekkebin bir kısmı buharlaşır ve bu gaz kabarcığı geri kalan mürekkebi ileri doğru dolayısıyla kağıda doğru iter. Bu işlem saniyede birkaç bin defa yapılır. Pieozo elektrik yöntemi; Mürekkebi püskürtmek için püskürtücü ağzın tümünü ani olarak daraltır. Piezo elektrik nedeniyle bazı kristallere bir elektrik uygulandığında kristal büzülür. Bunu için her püskürtme ağzına elektriğe duyarlı bir mürekkep kullanıldığında mürekkebin püskürtülmesini kolaylıkla kontrol edilmesini sağlayan bir piezoelektrik kristal yerleştirilmiştir. Bu yöntemde saniyede binlerce mürekkep damlasının püskürtülmesine olanak sağladığı için yeteri kadar yüksek baskı hızlarına ulaşılır. Birçok mürekkep püskürtmeli yazıcı bir sayfayı yaklaşık renkli ve siyah/beyaz durumuna göre 10 ile 20 sn arasında basar.
Piezoelektriklik: Mekanik gerilimlerin etkisinde kaldıklarında kütleleri içinde bir elektrik kutuplanması ve yüzeylerinde elektrik yükleri oluşan ve bir elektrik alanı etkisinde kaldıklarında iç kuvvetlerin etkisi ile biçim değiştiren kimi kristallerin ortaya koydukları olaya denir. Doğal piezoelektrik malzemeler; kuvars ve turmalindir. Ferroelektrik malzemeler denen ve kutuplama sonunda piezoelektrik özellik gösteren malzemeler; lityum tantalat ve lityum nitrattır. Bunlar içinde en çok kullanılanlar Kuvars ve Lityum tantalat tır.Mürekkep püskürtmeli yazıcılar vuruşsuz çalıştıklarından karbon kağıdı ile çoğaltılmış baskılara imkan vermezler. Yani bu yazıcıları fatura kesmek gibi çok kopya gerektiren baskı işlemlerinde kullanamayız. Mürekkep püskürtmeli y azıcıların ikinci bir dezavantajı ise; gerektirdikleri özel mürekkebin pahalı olmasıdır.Mürekkep püskürtmeli yazıcılarda renkli baskı kolaydır. Temel üç renk ayrı ayrı aynı noktaya basıldığında diğer renkler elde edilir. Üç rengi karıştırarak elde edilen siyah tam siyah tonunda elde edilmediği ve üç mürekkebi de harcadığı için ek olarak siyah mürekkepte bulunur. Yalnızca siyah rengin yer aldığı baskılarda bu yöntem daha ucuz olur.
4. Lazer Yazıcılar Lazer yazıcılar vuruşsuz bir yöntem kullanırlar. Lazer yazıcılarda kullanılan baskı yöntemi fotokopi makinesindekine benzer Lazer yazıcılar satır satır yazmak yerine sayfa sayfa yazarlar. Sıklıkla Lazer yazıcı üreticileri Fotokopi makinesi üreticilerinin mekanizmalarını kullanırlar. Örneğin Hewlett Packard lazer yazıcıları Canon Fotokopi makinelerinin baskı mekanizmalarını kullanarak yapılır. Eğer bu yazıcılardan birine sahipseniz tonerini bir Canon fotokopi makinesinin kartuşuyla değiştirebilirsiniz.Lazer yazıcı bütün sayfayı bir kerede basmak için geniş bir be llek kullanır. Lazer yazıcılardaki ROM basılacak dökümanın tam sayfa bir haritasını oluşturur. Bir bit haritası lazer ışını darbeleri ile sonra bu lazer ışını bir sıra aynadan yansıyarak ışığa duyarlı dönen bir silindir üzerine düşürülür. Lazer ışını silindiri tarayarak basılı alanları elektriksel olarak nötr hale getirir. Negatif yüklenmiş toner tozu nötr alanlara yapışır, negatif yüklü alanlara yapışmaz. Merdanenin sıcaklığı karakteri oluşturan noktaların kağıda geçmesini sağlar.Grafik çıktılar Lazer yazıcıların zayıf taraflarını ortaya çıkarır. Bir lazer çıktısı alabilmek için bütün resmin yazıcıya yüklenmesi gerekir. Yazıcı baskıya geçmeden önce bir boyutta bir verinin tamamını saklamak zorundadır. Buna göre yüksek çözünürlüklü bir sayfa grafik çıktısı için 1MB yazıcı belleği yeterli değildir. Yazıcının da kendi işletim sistemi bir belleğe ihtiyaç duyar. Lazer yazıcılar sürekli form yazıcı kağıdı kullanmazlar.
Lazer Yazıcıda Dikkat Edilecek Ölçütler; Yazıcının dakikada basabildiği sayfa sayısı (hız), Bir sayfa düzenleme dili ile (PostScript ya da PCL) uyumlu çalışıp çalışmadığı, Baskı yapabileceği kağıt türleri, Kağıt üzerinde maksimum baskı alanı, Basabileceği font saysı, Yazıcının belleğinin büyüklüğü Network ortamında baylaşıma açık olup olmadığı, ton er ömrü, fiyatı.Lazer yazıcıların hızı ppm (page per minute : dakikadaki sayfa sayısı) ile ölçülür. Bir yazıcının hızında iki farklı ölçüt söz konusudur. Bunlardan birinci sayfanın görüntüsünün bellekten hazırlanıp basılması, ikincisi ise aynı sayfanın birkaç dakika içinde arka arkaya kaç kez basılabileceği. Basılacak sayfanın bir görünümü, basımdan önce yazıcının belleğinde oluşturulduğu için bir lazer yazıcının en azından 4 MB belleğe ihtiyacı vardır. (300 dpi’lik bir sayfa bile 1.5 MB bellek gerektirmekt edir)13-) Tarayıcının Çalışma Prensibini açıklayabilme TARAYICI Bir tarayıcı fotoğraf gazete kupürü gibi resim veya grafikleri sayısallaştırabilmenizi sağlar. Eldeki resim ışığa duyarlı yarıiletken elemanlar (LDR’ler) tarafından taranır. Bu elemanlardan alınan işaretler RAM’a yazılacak byte dizileri haline getirilir. Dizi buradan ekrana aktarılır veya bir dosyaya saklanır.
Bir tarayıcıyı kurmak Bir tarayıcıyı kullanmak için tarayıcı tarafından okunan bilgiyi PC’ye aktaracak özel bir arabirim kartına ihtiyaç vardır. Bu da genellikle 8 bitlik bir kart olduğundan bir kısa genişleme yuvası tarayıcı kurmak için yeterli olacaktır. Farklı tarayıcı üreticileri tamamen farklı veri aktarma yöntemleri kullanmaktadırlar. Bu nedenle tarayıcıyı başka bir üreticinin ara birim kartıyla çalıştırmak mümkün değildir. Bu durumda tarayıcının bağlacının (connector) arabirimine uymadığını da gözle görürsünüz.Bir çok tarayıcı ara birim kartı DMA (Direct Memoıy Access / Doğrudan Bellek Erişimi) sistemini kullanır Bunun anlamı kartın tarayıcının gönderdiği bilgiyi ayrılan bir bellek alanına yerleştirmesidir. Çalışan yazılım daha sonra veriye bu alandan erişir. Bir çok arabirim kartı bir atlama (jumper) ayarlaması ile DMA kanalının seçilmesine izin verse bile gene llikle varsayılan (default) ayarın değiştirilmesine gerek kalmaz.Bir çok kart üreticisi tarafından doğru şekilde ayarlanmıştır. Eğer sisteminiz tarayıcınızı kurduktan sonra DMA çakıştırılmasıyla karşı karşıya kalırsa tarayıcı kartınızdaki ayarlarda bir başka DMA kanalını seçmelisiniz. Ne yazık ki bu işlem tarayıcıya bağlı olarak değişir. Bu nedenle varsayılan konfigürasyonu değiştirmeniz gerekirse tarayıcıyla verilen dokümanı okuyunuz. Eğer kartı hangi konfigürasyonda çalıştırmanız gerektiğinden emin değ ilseniz çekinmeden değişik ayarları deneyiniz. Ancak bir değişiklik yapmadan önce mevcut ayarları bir kenara yazmayı unutmayınız.Genellikle ikinci bir anlatma ayarı da tarayıcı kartının bağlantı noktası (port) adresinin seçilmesini sağlar. Yine, varsayılan ayarlar genellikle doğrudur. Sadece eğer sisteminizde bir ağ kartı veya bir modem kartı gibi çakışma yaratabilecek genişleme kartları varsa bu kartlardan birinin bağlantı noktası ayarını değiştirmeniz gerekebilir. Genellikle eski tarayıcı sistemlerini kullanmak için hazırdaki bir donanım kesmesi (IRQ) gerekir. Bu durumda 8-bitlik bağdaştırıcı kartlarıyla problemler yaşayabilirsiniz. Buradaki Problem ek bağlantı noktalan yerleştirirken karşılaşılanın aynısıdır. 8-bitlik bir yuvada sadece 8 IRQ kullanılabil ir ve bunlar genellikle halen kullanılıyordur. Çakışma genellikle ya olması gerektiği gibi IRQ7’yi veya diğer durumlarda IRQ5’i kullanan yazıcı arabirimiyle olur. Öyle ise tarayıcımızı yazıcı arabiriminin kullanmadığı bir kesmeye ayarlamalısınız. Eğer elinizde hangi kesmelerin kullanıldığını gösteren bir test programı yoksa önce IRQ5’i denemenizi öneririz.Ayrıca tarayıcımız belki ikinci seri bağlantı noktasının (COM2) kullandığı IRQ3 kesmesini paylaşarak da çalışabilir. Bir kartın bağlantı noktası adresini, DMA kanalını veya bir IRQ değiştirdiyseniz yeni ayarlan aktifleştirebilmek için kullanmakta olduğunuz yazılımın tamamını yeniden yüklemek veya yeniden düzenlemek zorunda kalabilirsiniz. Özellikle ağ kartlarındaki değişiklikler karmaşıktır. Bu durumda b ütün ağı yeniden kurmanız gerekebilir. Bunun için ağ kartında bir değişikliği ancak diğer kartların ayarlarıyla oynayarak, ki burada söz konusu tarayıcı kartıdır, problemi çözemiyorsanız yapın.Kaliteli bir tarayıcı seçmeden önce DPI ve gri seviyesi terimlerini anlamanız gerekir. Bu terimleri aşağıdaki örnekle açıklayanız. Diyelim ki 10*10 inch (24.5 * 24.5 cm) boyutlarında bir resmi 800 DPI (Dost Per Inch / Inch Başına Düşen Nokta) çözünürlükte ve 256 gri seviyesi ile taramak istiyorsunuz. Bunu yapmak için 64 MB boş belleğe ihtiyacınız olacaktır. 256 gri seviyeli bir görüntü piksel (dot) başına bir bayt gerektirir. Böylece yukarıda bahsedilen resim toplam 64 milyon (8000 * 8000) pikselle taranacaktır. Eğer bu resmin bu çözünürlükte bir baskısını istiyorsanız yazıcınızın 256 gri seviyeyi gösterebilmesi için her piksel başına 16 * 16’lık bir matrisi basabilmelidir. Bu gereklidir çünkü yazıcılar gri seviyeleri ancak değişen sıklıkta noktalar basarak oluşturabilirler. 300 DPI çözünürlüğü olan bir lazer yazıcı da hi kullanılsa ortaya çıkan baskının eni ve boyu 8000 * 16 /300 veya yaklaşık 430 inch (10 metre) olurdu.Sonuçta çıktınız 100 metrekare bir alanı kaplardı ve 1970 sayfa tutardı. Dakikada 4 sayfa baskı hızında bütün resmin basılması sekiz saatten fazla sürer di.Yukarıdaki örnekle anlatmaya çalıştığımız gibi iyi bir tarayıcı ille de müthiş çözünürlüklerle veya gri seviyelerle karakterize edilmez. Bir tarayıcı bu yeteneklere sahip olsa bile PC sisteminden beklentileri PC’nin boyunu aşar. Bu yetenekler ancak posta pulu büyüklüğünde resimler sayısallaştırıp sonra büyütecekseniz yararlı olabilir. Birçok durumda 300 DPI çözünürlükte ve 16 gri seviyeli bir tarayıcı yeterli olmaktadır. Bu çözünürlükte mümkün olan sonuçlan düşünürseniz hiç gri seviyesi olmayan (siyah beyaz) bir tarayıcıya da karar verebilirsiniz.İyi bir tarayıcının göstergelerinden biri de tarayıcıyla birlikte gelen yazılımdır. Genellikle bu bir tarayıcının en moral bozucu özelliğidir. Sıklıkla yazılım uzatılmış (extended) bellek kullanamaz, veya taranan resmin belli kısımlarını sabit diskinizde saklayamaz. Bu programlarla kullanılan alışılmış belleğin sınırlı olması nedeniyle oldukça küçük resim formatları taranabilir. Bunun için tarayıcıyla birlikte gelen yazılımın üreticinin reklamlarında söylediği performansı gösterip göstermediğini her zaman belirlemelisiniz. Bazı el tarayıcılarının yararlı bir aksesuarı da dokümanları düzgün bir doğru takip ederek taramanızı sağlayan kılavuz cetvelidir. Bu basit alet görüntü kalitesini önemli ölçüde arttırmaktadır. Yakın bir zamana dek çok fazla kullanılmayan tarayıcılar, özellikle multimedia, yayıncılık ve tasarım gibi uygulamaların gelişmesine paralel olarak hızla yayıldı Klavye, fare vb. veri giriş aygıtlarıyla, metinleri, harfleri ve rakamları bilgisayara aktarmak mümkündür ama, görüntüler söz konusu olduğunda klasik veri giriş yöntemleri işe yaramaz. Giderek görüntülerin de standart veri türleri arasına girmesi ve PC’lerde grafik ortama geçilmesi, tarayıcıları yaygınlaştırdı. Tarayıcıların daha önceden, bugünkü kadar popüler olamayışlarının bir sebebi de, taranmış görüntülerin bellekte çok fazla yer tutmasıydı. Bir kitap dolusu metin, sabit diskinizde (kitabın boyutlarına göre) 100 ya da 300 KB’lık yer kaplarken, taranmış bir görüntü 5-10-20, bazen 50 MB (resmine göre!) yer tutabiliyor.Tarayıcıların çalışma ilkeleri basittir. Taranacak nesne (kağıt), üst tarafından alta doğru satır satır ışığa duyarlı elektronik elemanlar tarafından taranarak sayısallaştırır. Tarayıcının daha iyi yapılabilmesi için nesne, bir ışık kaynağı ile aydınlatılır. Taranması istenen görüntü, üzerinden ışık kaynağı geçtikten sonra bir mercek aracılığıyla, fotoelektrik hücrelerden oluşmuş bir görüntü algılayıcı (image sensor) üzerine düşürülür. (Yani, ışık değerleri ölçülür, ölçüm değerin e göre bir voltaj değeri üretilir.) Değişen voltajlarda elektrik impals üreten bu algılayıcı, daha ışıklı ve daha açık tonlardaki desenleri yüksek voltajla, koyu desenleri ise düşük voltajla gösterir. Analog voltaj sinyali, bir tür modem gibi işleyen analog-sayısal dönüştürücü yongası ile sayısallaştırılarak PC’nin belleğine aktarılır. Sinyaller, görüntü dosyası formatında disk ortamına kaydedilir. Daha sonra bu dosya üzerinde görüntü programları ile işlem yapabilirsiniz...Tıpkı monitörler ve lazer yazıcılar gibi, tarayıcılarda da görüntüler çok küçücük noktalardan oluşur. Yani aynı şekilde, birim alana düşen nokta sayısı ne kadar yüksekse, elde edilen görüntü o kadar kaliteli olacaktır. Günümüzde profesyonel yayıncılıkta kullanılacak bir tarayıcının çözünürlüğü en az 2400 dpi olmalıdır. Multimedia gibi uygulamalarda ise, taranan resimler basılmayacağı, sadece ekranda görüneceği için daha düşük çözünürlükle yetinilebilir. Tarayıcılar, sadece çözünürlüklerine göre değil, algılayabildikleri renk sayısına göre de farklılık gösterirler. Renkli görüntüler bilgisayarda çok daha fazla yer tuttuğu için, genellikle ve sıkıştırma programları da kullanılır. Profesyonel olmayan uygulamalarda, daha küçük boyutlarda olan el tarayıcıları kullanılabilir. Sayfa üzerinde gezdirilerek kullanıldıkları için el tarayıcılarının küçük bir üstünlükleri vardır: Bir kitaptan bir görüntüyü taramak istediğinizde, sayfayı yırtmak yada kesmek zorunda kalmazsınız... Ayrıca ucuz ve pratiktirler. Masa üstü tarayıcıları ise, tıpkı fotokopi maki nesi gibi kullanmak zorundasınız.0CR (Optical Character Recognition) Optik Karakter tanıma Tarayıcıların getirdiği yeni bir olanak, görüntüler gibi yazıların da kağıttan bilgisayara aktarılmalarını sağlamalarıdır. Ancak, tarayıcı ile PC’ye aktarılan bir grafik dosyasına yazılan metinler, bilgisayar tarafından resim olarak görülür. Bir fotoğraftan farkı olmayan grafik dosyasının içindeki yazılar, 0CR (Optical Character Recognition; Optik karakter tanıma) adı verilen programlar vasıtasıyla çözümlenip metin d osyalarına çevrilir.Böylece kağıt ortamındaki bir yazı, insan eliyle herhangi bir müdahaleye ve klavyeden tekrar veri girişine gerek kalmadan bilgisayara aktarılabilir. OCR programıyla ASCII metinlere dönüştürülen yazı üzerinde istenen şekilde işlemde yapılabilir. Üstelik, yazıların görüntü dosyası olarak değil de metin dosyası olarak saklanması çok daha az yer gerektirir. Bilgisayarın kalıcı bellek kapasiteleri geliştikçe kağıt ortamındaki arşivler, tarayıcılar vasıtasıyla elektronik ortamlara aktarılıp saklanabilecek. Böylece istenen belgelere çok daha hızlı ulaşmak mümkün olabilecek, belgelerin zamanla bozulmasından dolayı oluşacak kayıplar kalkacak, bilgilerin işlenmesi kolaylaşacak, gerekli fiziksel saklama alanı azalacak... Bunların hepsi iyi güzel de, bütün çabalara rağmen OCR yazılımlarının yüzde yüz hatasız çalışması mümkün değil hala! OCR yazılımları genellikle karmaşık teknikler algoritmalar kullanır. Eski OCR teknolojisi, üst çizimde görülen matris yöntemine dayanırdı. Bu yöntem, taranan harfi bir matris içine yerleştirerek matrisin hangi hücrelerinin siyah olduğuna bakmaktan ibaretti. Elde edilen matris, harf kütüphanesindeki bir harf ile eşleştirilmeye çalışılıyordu. Fakat bu yöntemde farklı karakter tipleri (fontlar) büyük bir problem teşkil ediyordu; değişik fontlarla yazılmış yanı P harfi, matrisin değişik hücrelerinin siyah olmasına yol açıyor, bu da hatalara sebep oluyordu. Ortadaki çizim ise, “omnifont” adı verilen daha yeni bir teknolojiyi gösteriyor. Bütün fontları algılayabilen bu yöntem, harfleri bileşenlerine ayırıyor, bu bileşenleri içeren karakterleri yakalamaya çalışıyor. Örneğin P harfinin, dikey bir çizgi, bir daire ve bir yatay çizgiden oluştuğu varsayılarak bu karakteristikler taranan metinde yakalandığında P harfine çevriliyor.Daha yeni bir teknoloji ise, “maksimum entropi” ilkesine göre işliyor: Taranmış metinde varolan lekelere yenilerini ekleyerek eski anlamsız lekelerden kurtulabiliyorsunuz! Karakter tanıma, tek bir font söz konusu olduğunda çok daha kolay bir işlem. Oysa günümüz teknolojisi, bilgisayarın el yazısı dahil, pek çok değişik fontu da algılayabilmesini sağlamaya çalışıyor: PC’nizin, her bir fontun harflerini belleğinde tutup, “bu acaba Helveticanın a’sı mı, yoksa Times’in b’si mi?” diye tarama yapması hiç d e kolay değil... Genelde, bizler, hangi fontla basılırsa basılsın, ne kadar güç okunur bir el yazısıyla yazılmış olursa olsun, harfleri tanırız ve karıştırmayız. Neden, çünkü tek bir harfin “a” mı yoksa “o” mu olduğunu anlayamasak da, cümlenin gelişi, dilimizin kelime haznesi yardımımıza koşar. “Bilgisayar” diye bir sözcük olmadığı için, a harfini 1 diye görsek bile sorun çıkmaz...Bu durumdan hareketle, tek tek harflerden ziyade bütünden anlam çıkarmaya çalışan yöntemler geliştirildi. El yazısında da başarı sağlamaya çalışan bir yöntem harfleri topolojik özellikleri çözümleyerek belirliyor ve bu öğrendiklerine göre işlem yapıyor... Karakter tanıma yazılımları, hata ortamını sıfıra indirmek için
karmaşıklaştıkça daha fazla güç daha fazla hız gerektiriyorlar. Bu nedenle, yeni
kuşak
Ekran Kartı Görüntü kapasitesini bilgisayara vermek için takılan bir karttır. Bir bilgisayarın görüntü kalitesi hem ekran kartına ( Görüntü bağdaştırıcı) hem de monitör’e bağlıdır. Örneğin Bir Monochrome monitör, görüntü bağdaştırıcınız ne kadar kuvvetli olursa olsun renkleri görüntüleyemez. Birçok farklı tipte görüntü bağdaştırıcısı günümüzde bulunmaktadır. Bunlardan en uygun görüntü standartlarını IBM ve VESA firması tarafından tanımlanmaktadır. Her bağdaştırıcı farklı video modları sunar. Video modlarının iki temel kategorisi text ve grafik modudur. Text modunda bir monitör yalnızca ASCII karakterleri görüntüleyebilir. Grafik modunda ise bit eşlemli şekilleri görüntüleye bilir. Text ve grafik modlarının içinde bazı monitörler çözünürlük seçeneği sunarlar. Daha düşük çözünürlükte bir monitör daha çok renk görüntüleyebilir.Modern bağdaştırıcılar bir bellek taşırlar. Böylece bilgisayarın belleği görüntüleri depolamada kullanılmak zorunda kalmaz. Buna ek olarak çoğu bağdaştırıcının grafik hesaplamalarını gerçekleştirmek için kendi grafik işlemcisi vardır. Bu bağdaştırıcılara grafik hızlandırıcı (graphic accelerators) denir. Günümüzdeki çoğu monitör görüntüleri göstermek için analog sinyalleri kullanırlar. Görüntü bağdaştırıcısının Yaptığı işlem de bilgisayardan ekrana gidecek olan görüntünün dijital bilgisini alır. Kendi belleğinde depolar ve bunu analog sinyallere çevirerek monitöre gönderir.Çözünürlük: Çözünürlük bilgisayar ekranındaki bulunan pixel sayısıdır. Yatay ve dikey ekrandaki pixel sayısı terimleri ile ifade edilirler. Çözünürlük bir inch’de bulunan pixel sayısı olarak ifade edilse de durum bilgisayar monitörlerinde biraz farklıdır. Bilgisayar monitörü için verilen çözünürlük; bilgisayarın yatay ekseninde ve dikey ekseninde bulunan pixel sayısını verir. Örneğin Bir monitör için 800’e 600 çözünürlük bilgisi veriliyor ise; Bunun anlamı yatay eksende 800; dikey eksende de 600 pixel bulunduğudur. Toplamda ise 800*600 pixel görüntülenebilir. Çözünürlük arttıkça görüntülenen şeklin netliği artar; fakat görüntülenen şeklin ise boyutu bilgisayar ekranında küçülür.Aşağıdaki tablo farklı çözünürlükler için ihtiyaç duyulan Video belleğini (Video RAM) göstermektedir.
Ethernet kartı: Ethernet kartı; gerçek anlamda isimi ağ ara birim kartıdır. (Network Interface Card – NIC) bilgisayarın bir bilgisayar ağına bağlanabilmesi için bilgisayara takılan bir karttır. Yerel bir ağdaki (Local Area Network – LAN) kişisel bilgisayarlar ve iş istasyonları Ethernet ya da Token Ring gibi LAN veri transfer teknolojileri için dizayn edilmiş bir ağ arabirimi içerir. Ağ arabirim kartları bir ağa atanmış full-time bağlantı sağlarlar. Çoğu PC ve taşınabilir bilgisayar Internet’e bağ lanmak için çevirmeli bağlantı kıullanırlar. Modem Internet servis sağlayıcısına bağlantı sağlayan bir arabirimdir. Bir ağ arabirim kartı bilgisayardaki bir genişleme yuvasına takılarak bilgisayarın bir ağa bağlanmasını sağlayabilir. Çoğu ağ arabirim kartları özel bir tip ağ protokol ve ortam için dizayn edilmiştir.
Ses Kartı: Bilgisayarın sesi kullanmasını ve daha sonrada bu sesi çıkarmasını sağlayan bir karttır. Ses kartı günümüzde bütün bilgisayarların artık bir parçası haline geldi. Ses kartının yaptığı iki iş vardır. Bunlardan birincisi sesin bilgisayardaki hoparlörden çıkması için dijital sinyalleri analog sinyallere çevirir. Sesi kayıt etmek için de bir mikrofon aracılığı ile analog sinyalleri dijital sinyallere çevirir ve diske kaydeder. Yapısında bu ses dosyalarını işlemek için bir özel bir işlemci ve de bellek vardır.
|
|